26 Mayıs 2014 Pazartesi

Prof. Naci Görür: Ege'deki deprem alarmdır, Marmara depremi geliyor!

İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.Naci Görür, Ege Denizi'nde meydana gelen 6,5 büyüklüğündeki depremin beklenen büyük İstanbul depreminin habericisi olduğunu söyledi. Prof. Görür, "Deprem geliyor, bu kuşak kendi kendini kırarak rahatlıyor. 1939’dan bu yana 8’den fazla 7 ve üzeri deprem üretti bu fay, enerjisini boşaltmak için. Bu bir alarmdır" dedi. İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ise, "Depremin olduğu fayın devamı güneye doğru dönecek, Marmara’ya değil, Yunanistan’a doğru giden bir hat. Bozcaada ve Ezine hattında aktivite söz konusudur" ifadelerini kullandı. 
Çanakkale'nin Gökçeada açıklarında meydana gelen, kısmi yaralanmalara ve hasara neden olan 6.5 şiddetindeki depremin Kuzey Anadolu Fay hattında mı, bağımsız mı tartışmalarını deprem uzmanları anlamsız buluyor, Marmara depremi için alarm olarak değerlendiriyor. Deprem Kuzey Anadolu fay hattında ve tehlike çok yakın.
 .....
yazının tamamını okumak için tıklayınız;

13 Mayıs 2014 Salı

Yargı hâlâ 27 Mayısçı-ORAL ÇALIŞLAR

27 Mayısçılık; bütün gücüne, elindeki etkili kurumlara rağmen iktidardaki büyük payını, eninde sonunda yitirecek.
27 Mayısçılık, bir düşünme ve olayları algılama yöntemidir. 27 Mayıs, Türkiye’nin son 50 küsur yılına damgasını vuran bir 'yönetme ve devlet kurumlarını biçimlendirme' kültürüdür. 

27 Mayısçı düşünce sistematiğine göre; asıl egemenlik sahipleri, devlet kurumlarıdır. Seçilenlerin güvenilmez olma ihtimali ve yanlış yapma riski, her zaman yüksektir. Çünkü, onları seçen halk, geridir. Halkın doğru bir tercih yapması, çok da olasılık dahilinde değildir. Bu nedenle de iktidarı seçilenlere teslim etmemek, onları değişik kuşatma mekanizmalarıyla sıkboğaz etmek; son derece önemlidir. Yoksa, memleket gericiliğin eline düşer. 

27 Mayıs Anayasası’nın da ondan sonra aynı doğrultuda darbeler döneminde hazırlanan anayasaların da temel mantığı; 'seçilene güvenmemek'tir. 'Seçilene güvenmemek', bir dizi yasal ve anayasal önlemi de içeren bir anlayıştır. 

Asker, yargı ve bürokrasi, anayasal kurumların ana eksenini oluşturur. İlk direnişi, bürokrasi örgütler. Seçilmişleri, 'kırmızı kitap'la yönlendirir. Siyasetçilerin bilmedikleri devleti, onlara öğretir. 'Ana omurga' ise yargıdır. Savcılarıyla, hâkimleriyle, Yargıtayı’yla, Danıştay’ıyla, askeri mahkemeleriyle, Anayasa Mahkemesi’yle; tam bir örgütlenmedir. Buna HSYK’yı da ekleyince, tablo tamamlanır. 

Siyasetçiler yargılanır, partiler kapatılır. 'Devletin âli menfaatleri' için yargı her an hazır ve nazırdır. Bizde, yargı; uçan kuştan hesap soran, kendini her şeye kadir hisseden, kendini hatasız gören bir kurumdur. Onlar, kendilerini 'asıl devlet' olarak görürler. Yıllarca, memlekette ne yazılıp, ne konuşulabileceği, onların kontrolünde oldu. Hangi partinin nasıl siyaset yapacağı, onların konusuydu... Mahkemeler, yalnız düzen vermekle kalmazlar, siyasetçileri her yıl yıldönümü bahanesiyle azarlamayı da bir gelenek olarak sürdürürler. Siyasetçiye ayar vermeyi, hem hak hem görev addederler. 

27 Mayıs’tan bu yana, tam 54 yıldır, bu memlekette, bürokrasi ve yargının dediği oluyor. Onların yetmediği hallerde; askerin devreye girip, darbelerle siyasete 'format çektiğini' de unutmayalım. 

Son yıllarda, işler biraz karıştı. Askerin siyaset üzerindeki ağırlığı, büyük ölçüde kırıldı. Yargı, buna rağmen, süreçten; 'güçlenerek', yani 'militanlaşarak' çıktı: Yargı alanında, 'ulusalcılıktan bağımsızlaşma'ya doğru bir arayış görülse bile; yargının siyasete yaklaşma biçiminde, yargı zihniyetinde, köklü bir değişiklik olmadı.




11 Mayıs 2014 Pazar

Türkiye'de 49 bankanın 37'sinde yabancı ortaklık var

"İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO)’nun yayınladığı, "Türk Bankacılık Sisteminde Yabancı'laşma" isimli rapora göre, Türkiye'deki 49 bankadan 37'sinde yabancıların hissesi var. 2001 yılından sonra hızlanan küresel el değiştirmeyle, 21 Türk bankasını satın alan ya da ortak olan yabancılar 20.5 milyar dolar harcadı. Satın alınan banka paylarının bugünkü değeri ise yaklaşık 27 milyar dolarken, son 12 yıllık yabancı kârı ise 17 milyar doları aştı. Türk bankacılık sisteminde yabancıların toplamdaki payı yüzde 25'lere yaklaşırken, Borsa İstanbul'un yabancı hisse sahiplik oranına göre bu oran yüzde 42'yi geçti."

tamamını okumat için tıklayınız;
http://t24.com.tr/haber/turkiyede-49-bankanin-37sinde-yabanci-ortakli-var,258088


10 Mayıs 2014 Cumartesi

Dilipak: Cemaat Başbakan ölsün, aklını kaçırsın diye dua ediyor

Abdurrahman Dilipak;
...
"Asıl sorun, cemaat projesinin boşa çıkması ile, BOP’un da işlevsiz hale gelmesi ile, İslam coğrafyasında doğan boşluğun nasıl doldurulacağı ile ilgili.. Batı iddiasından vazgeçip, meydanı boş bırakmak istemeyecektir. Öte yandan Arap dünyasında bir süredir başlatılan İslam ve demokrasi hareketi de bu işten yara aldı.. Bugün İslam dünyasında demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti demek, İhvan’a ve Cemaat-i İslamiye’ye kapı aralamak demektir.. Öte yandan demokrasiden vazgeçmek, liberal ve sol hareketi, insan hakları savunucularını Müslümanların yanına istemek demek olacaktır..
İşte asıl sorun da burada.."
...
yazının tamamını okumak için tıklayınız